Bilim-kurguda yaşamak

Bilim-kurgu filmlerinin en iyi film dalında Oscar adayı olduğunu hatırlamıyorum hiç. Ama sonunda oldu, hem de iki film birden... Biri pek havalı, çok boyutlu, çok renkli, 4,4 ışık yılı uzaktan anlatılan bir özgürlük hikayesi; Avatar. Diğeri ise gezegenimizin en ayrılıkçı coğrafyalarından birinden anlattığı yabancılaşma hikayesiyle District 9. Belki bilim-kurgu da değillerdi!

Kafka'nın Metamorfoz'una gönderme yapan bir ırkçılık hikayesi, Dünya'yı silahla yönetmek amacındaki sermaye sahipleri, silah tüccarları gördük District 9'da. Avatar farklı mıydı? Yabancıya dönüşümün gönüllü olması dışında!

Üstünde yaşadıkları madenden dolayı silah zoruyla yurtlarından edilmek istenen uluslar tanımıyor muyuz? Teknik mükemmellikle yaratılan ve sunulan onca hareketli sahnenin ardında hiç de uzaydan gelmiş hikayeler yoktu aslında, sadece biz hikayeleri uzaktan dinlemeyi sevdik...

Avatar'ın yeni "Kurtlarla Dans Eden Adam" (!) olma ihtimali  her ne kadar yüksek olsa da, özgünlüğünü yeteri kadar sağlayamadığını düşündüğümden ve derdini cilalı anlatım tarzı ardında yitirdiğinden, çok keyif aldığım halde oyum bu bilim-kurgular arasında District 9 tarafında yer alıyor.


Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.