Amerika bombalamayı sever


Onları İkinci Dünya Savaşı'ndan bilirsiniz, görmediniz, duymadınız, yaşamadınız ama kameranın her noktasında içine girdiği ilk savaşta kayıt edilenlerle ve üzerine çevrilmiş filmlerle bombardıman filolarının nasıl göğü inleterek gelip yeri hallaç pamuğu gibi attığına tanık oldunuz. Savaşı bitiren de bunlardan biri oldu, en uzağa, en büyük bomba, en büyük kıyımla... Kimi kendine verilen görevi yaparak açtığı bomba kapakları, çil gibi boşalttığı bombaların ağırlığıyla savaştan sonra aklını yitirerek, kimi savaş anılarını anlatarak yaşadı hayatını... Ne de olsa savaş pilotları film çeken, bombardıman pilotları ise tarih yazandı!

Aslında bombardıman uçakları da uçakların savaşlarda ilk kullanılmaya başladığı yıllarda gelişmiş, Birinci Dünya Savaşı'nda İtalyanlar Libya'da ilk bombayı uçaktan atanlar olmuştur, yıl 1911. 1912'de Bulgar pilotu Christo Toprakchiev'in Türk mevziilerine uçaktan bomba atma önerisi, Yüzbaşı Simeon Petrov'un geliştirdiği prototiplerin bir Albatros FII uçağından Karaağaç (Edirne) tren istasyonuna atılması ile sonuç bulmuştu. Petrov'un aerodinamik, X şeklinde kuyruk ve çarpma fünyesi ile geliştirdiği bomba planları daha sonra "Chathaldza" (Çatalca) kod adı ile Almanlar'a satılacak, Birinci Dünya Savaşı boyunca Alman zeplinleri Londra'ya bomba taşıyacak, ilk 4 motorlu bombardıman uçağı ise Rus Sikorsky IIya Muromets olacaktı, 1914...

İkinci Dünya Savaşı; bombardıman uçaklarının gelişimini tamamlayarak karşımıza çıktığı bir dönem olacak, Avrupa şehirlerine gökyüzünden ölüm yağdıracaklardı. İnsanlığın sekteye uğradığı bu yıllarda insan kayıplarının yanısıra yüzlerce yıllık şehirler bombardımanlarla yerle bir oldu. Berlin ve Londra savaşa dahil iki başkent olarak bu yıkımdan nasibini alırken teslim olan Paris tek bomba düşmeden Almanlar'a teslim olmuş, yönetim Vichy'ye kukla hükümet rolüyle taşınmıştı.

O dönemde bir başka şehir vardı ki 1300 İngiliz ve Amerikan ağır bombardıman uçağının 3900 ton bomba boşaltarak yeryüzünden silinmesine engel olunamamıştı. Dresden, Saksonya Eyaleti'nin başkenti, "Elbe'nin Floransa'sı" olarak nitelendirilen bu barok şehrin ne sanayi ne de önemsiz askeri hedefleri vurulmaksızın stratejik bombardıman ile yıkıma uğratılması ve sivil kayıplara uğratılması bir savaş suçu olarak tarihte yerini alacaktı.

Pan Thi Kim Phuc... Amerikan koordinasyonu ile Güney Vietnam uçaklarının attığı napalm bombalarından yanmış küçücük bedeni ile ağlayarak kaçan, acısı ve korkusunu hissetmemek mümkün olmayan bu Vietnam'lı küçük kızın ifadesi bir Munch tablosu gibi beynimize kazınmıştır. 1972 yılının Haziran'ında çekilen, Nick Ut'a Pulitzer Ödülü kazandıracak bu fotoğraf ve o an günümüzde yüzlercesi yaşanan nice savaş acısının timsali olarak modern çağa damgasını vurur.

Peki hiç bir savaşı başlatmamış (!) Amerika'nın İkinci Dünya Savaşı'ndan günümüze bombalama seceresine bakarsak ne görürüz?

Kore ve Çin 1950-53 (Kore Savaşı), Guatemala 1954, Endonezya 1958, Küba 1959-1961, Guatemala 1960, Kongo 1964, Laos 1964-73, Vietnam 1961-73, Kamboçya 1969-70, Guatemala 1967-69, Grenada 1983, Lübnan 1983, 1984 (Lübnan ve Suriye hedefleri), Libya 1986, El Salvador 1980'ler, Nikaragua 1980'ler, İran 1987, Panama 1989, Irak 1991 (Körfez Savaşı), Kuveyt 1991, Somali 1993, Bosna 1994-1995, Sudan 1998, Afganistan 1998, Yugoslavya 1999, Somali 2000'ler, Yemen 2002, Irak 1991-2003 (Amerika ve İngiltere sırayla), Irak 2003'ten günümüze, Afganistan 2001'den günümüze, Pakistan 2007'den günümüze, Yemen birkaç hafta önce...

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.