Fikrimin internet günü
Kırmızı olsun 5 kuruş pahalı olsun diyorsanız tam yerindesiniz
İnternetin yaygınlaşması, bilgisayarların olmayan evlere de girmesi ile yaşanan teknolojik "atılım" sayesinde e-postası olmayanı kınar, facebook hesabı olmayana kötü gözle bakar, hele ki anında mesajlaşma platformlarından birinde (yahoo, msn messenger, gtalk vs.) yeralmıyorsa görüşmez olduk. Bilişim ve teknoloji çağında buydu yapmamız gereken. Bu yolları kullanmayanla ne işimiz olabilirdi?
Peki internet altyapısını kullanarak işlerimizi geliştirmek veya yeni girişimlere imza atmak? Web 2.0 teknolojilerinin yerini yenisine, semantik web'e (anlamsal ağ) bırakmaya hazırlandığı, dünya üzerinde sermayenin yöneldiği, çok kazandıran bilişim projeleri hayat bulurken biz ne yaptık? Bahanemiz hazırdı zaten; internet bağlantısı pahalı, ülkemizin yurtdışı bant genişliği düşük, kullanıcı sayısı az, derdimiz çok, garajımız yok!
İş rakkamlarla ifade edildidiğinde haklı bir taraf göze çarpabilir. Dosya paylaşım sitesi Rapidshare'in kullandığı bant genişliğinin Türkiye'nin 3 katına yakın olduğunu hatırlıyorum. Bir şirkete kıyasla bir ülke. 2006 verilerine göre 36 Gbps (gigabit/saniye) olan bant genişliğimize karşılık, Alman menşeli Rapidshare İsviçre'de bulunan dağıtıcılarından 80 Gbps bant genişliği ile hizmet veriyordu. YouTube bu dönemde aylık 6 petabayt veri taşırken, bu 9 Gbps bant genişliğinin ay boyunca tam kapasite kullanılması ile mümkün olabiliyordu. Bir noktayı da burada hatırlatmak gerekir, adsl ile kullandığımız internet hızı megabit ile ölçülür. Gigabit megabit'in 1000 katıdır. Gerisini siz hesap edin.
Türk Telekom 2008 yılı sonunda yurtdışı çıkış hızını 184 Gbps'ye yükseltirken yıl sonu hedefi 350 Gbps'ye ulaşmaktı. Peki dünya yerinde mi durdu? Sanmıyorum! YouTube 2009 yılında kullandığı bant genişliğine günde 1 milyon Dolar ödeyerek, ayda 25 petabayt veri taşıdı. Özelleştirilerek daha iyi hizmet vermesi beklenen Oger pardon "Türk" Telekom da dünyanın en pahalı hizmetini sunarak yasaklara sırtını yasladı. Kimi internet televizyonlarının hatta Blogger'ın kendilerine rakip olmasın diye Digiturk tarafından fikri mülkiyet haklarını korumak adına bireylerin bilgilenme haklarını engelleyerek kapattırıldığı düşünülürse, yatırım gereğini ortadan kaldırarak, uyuturken, harcamadan kazanmaya devam ettirecek bu yöntem çok aşırıya kaçmış bir komplo teorisi de sayılmaz.
Olmayıversin garajın, pahalı olsun internet, şaka bir tarafa köküne kıran mı girdi fikrin? İş yapan fikir mi bahane mi? YouTube'un 1.6 milyar Dolar'a satılıp, Skype'nin 2.6 milyara el değiştirdiğini unutmayalım. Hem sınırları kaldırmadı mı bu yeni düzen, internet? Ufak bir sermaye ile hayata geçirilen fikrin gelişmesi noktasında yurtdışında barındırılması mümkün. Özgün, çözüm üreten, ilham veren yeni fikirler üretmek için çok mu paslandı beyinlerimiz? Yoksa kolayına kaçmak işimize mi geliyor? Ne de olsa hizmet üretiliyor, önüne kadar geliyor, artık reklam pastasından payını aldığı için de en kısa zamanda Türkçe olarak...
Biz bahane üretgecimizle mutlu mesut yaşarken, matbaanın coğrafyamıza geç girmesinden mütevellit açılan makas daraltılacağı yerde daha da açılıyor. Ve bu sefer daha da fazla, gigabitler hızında...
Üreten değil tüketen oldukça, hükmedilmeye de mecburuz. Sanal da olsa bu kural değişmiyor.
Hiç yorum yok: