Kışla Stadyum Parkı

Kışla, futbol sahası, Gezi Parkı... Gündemimize bir anda nasıl da oturdu. Bir anda nasıl da öğrendik, ne isyanlar yaşamış, ilk resmi milli maçımıza bile ev sahipliği yapmış. Orada bir park varmış.

N'eydi, ne olmalıydı yazısı değil aslında bu. Nasıldı ve nasıl olduyu anlatma çabası...

Evet, belki bir kesimin iddia ettiği gibi ne gidilen, ne gezilen bir parktı orası. Taksim'e, İstiklal'e giderken gözümüzün ucuna değen bir yeşillikti sadece, belki de diğer kesimin dediği gibi gitmesek de görmesek de hissettiğimiz bir yeşillikti orası.


3. Selim döneminde yapılmıştı ve 1939'da Lütfü Kırdar döneminde yıkılmıştı. 1909'da 31 Mart isyanına ev sahipliği yapmıştı ama günümüzdeki tartışmalara bakacak olursak bilinçaltlımızda sembolik bir değeri çoktan edinmişti.



Rus ve Hint mimarisinden izler taşıyan kışla Avrupa'da bir çok kent merkezinde gördüğümüz ve o kentin simgesi haline gelmiş olan yapılar gibi İstanbul 'u tanımlayacak simgelerden biri olabilirdi. 2. Dünya Savaşı başlamak üzereydi, yeni yeni ayağa kalkmak üzere olan bir devlet olarak maddi olanaklar o büyüklükteki bir yapıyı -ki top atışları ile bastırılan bir isyan sonrası harebeye dönmüştü- ayağa kaldırmak olanaksızdı evet, ama yıkılması bir hataydı. 

Sonrasında günümüzde bir çok kişiye uzak gelecek "şehir planlaması" ile tanıştı kışla alanı. Henri Prost adlı Fransız bir mimar çıkageldi. Park olsun dedi. Simgesel, devasa bir yapı dikelim de diyebilirdi. Dolmabahçe'den Taksim'e kadar yemyeşil bir alan projelendirdi. Boğazı izleyen seyir terasları kondurdu. 


Sonra ne mi oldu?

İnsanoğlu rantı keşfetti. Annemizin misafirler için yaptığı keki ucundan ucundan kemirmek kadar zevkliydi. Ne olacaktı ki? Kalanı yeterdi... Oteller diktik, binalar yaptık, Taksim Gazinosu ve Taksim Bahçesi'ni yıktık, tenis kortlarına zaten gerek yoktu. 

Bundan sonra hayatına ne olarak devam eder yaşayıp göreceğiz ama sessiz sedasız orada duran park, kışla ya da her ne derseniz deyin, her kesimin söylemek istediklerinin merkezi, çıkış noktası ya da öne sürdükleri bir "anlam", "simge" ve "sırtını yasladığı" bir duvar olacak. Herkes kendi duvarının bir tuğlası olacak. Dağılmamaya çalışan, harcını sağlamlaştırma çabası içinde olan...

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.