Alice'in beynindeki zincirler
Alice in Chains elemanları pamuklara sarılı saklanıp, konaklarda büyümüşlermiş meğer, kimse kötü kokmamış çevrelerinde veya kimsenin kötü koktuğu bir şehre ayak basmamışlar hayatlarında, hiç sıcak olmamış veya hiç kimse dişini tırnağına takıp ter dökmemiş o günkü ekmek parası için...
Hiç terörden, patlayan bombalardan, yitirilen yaşamlardan bezmiş, metal detektörlerinin kapılarda süs olduğu, ama onların kaldırılacağı günü umutla bekleyen bir şehre inmemişler... New York, Madrid, Belfast, Londra, Tokyo, Moskova...
Onlara verilen boş değerle, hayatlarına kastedecek gafil bombanın önüne çaresizce geçmek için hayatı pahasına çevrelerinde kimse olmamış...
Sahnelerini hep sayılı güzellikteki mekanlarda, şehirlerde, sarayların, tarihi stadyumların gölgesinde kurmuşlar, araçlarını da uzağa park etmek zorunda kalmamışlar hiç...
Kimse sahneleri önünde sigara içmemiş, içenler de ellerinden sigaralarını bırakıp alkışlayacak kadar kibarmış...
Böyle şehirler, böyle hayatlar olmamış onların dünyasında. İstanbul gibisini görmemişler!
İsterseniz kendi günlüklerinden okuyun. Okuyun da öğrenin; stadyumlar doldurarak izleyip, yıllarca dinleyip, kısa kollu gömleğini üstünüzden eksik etmediğiniz grubun sizi nasıl tanıdığını, tanıttığını ve isterseniz devam edin bu umursamaz tarzınızla...
Hiç yorum yok: